DİCLE YURDAKUL
  • BLOG
  • HAKKIMDA
  • YAYINLAR
  • PROJELER
  • EĞİTİM & DERSLER
Resim

Covid19 Süreci ve Sonrasında Sağlık Verisine Erişim: Sorular & Gri Alanlar

22/5/2020

0 Yorumlar

 


“İnsanlar ne yaptıklarını bilirler; genellikle neyi niye yaptıklarını da bilirler; ancak bilmedikleri şey, yaptıklarının yaratacağı etkidir.”

Michel Foucault

İçinde bulunduğumuz dönüşüm süreci, belirsiz geleceği ön görebilmeye ilişkin ihtiyacımızı ve çabamızı daha da arttırdı. Geleceği kabul edilebilir bir hata payı ile tahminlediğini iddia eden modelleri eskisine kıyasla çok daha büyük bir titizlikle incelemeye, “işimize yarar mı?” diye sormaya başladık. COVID-19 süreci, öncesinde de yeterince karmaşık olan geleceği daha da öngörülemez hale getirdi. Zira artık dikkate almamız gereken değişken sayısı çok daha fazla. Üstelik bu değişkenlerin parçası oldukları sistemlerin bundan sonraki davranışları da daha belirsiz.
Bu süreç sonrasında neler yaşayacağımıza dair henüz elimizde veri yok. Güncel verinin var olmadığı durumlarda geleceği tahminleyebilmek için geçmiş veriye döneriz. Ancak insanlık modern zamanlarda bu boyutta bir salgınla karşılaşmadı ve dünya savaşları, doğal afetler gibi ağır darbelere maruz kalmış olsak da, kıyaslanabilir bir süreçten geçmedik. Dolayısı ile geçmiş veriden bahsetmek mümkün değil ve dikkate alabileceğimiz kaynaklar, uzmanların konu hakkındaki öngörüleri ile sınırlı. Böyle bir durumda, teknolojik dönüşümün geleceğini tanımlamak için COVID süreci ve sonrasında veri erişilebilirliğine ilişkin soru işaretlerini gündeme getirmekte fayda olacaktır.

COVID öncesinde başlayan ve bu süreçte çok büyük oranda hızlanan dijital dönüşüm ile online mecraya taşınan sektörler ve iş modelleri, veriye ilişkin yeni soruları beraberinde getirdi. Sağlık alanında yapay zeka, robotlar ve dronlar hastalığın yayılımını izlemek, modellemek ve kısıtlayıcı önlemleri uygulamakta, gen düzenleme, sentetik biyoloji ve nanoteknoloji gibi teknolojiler de aşı, tedavi ve teşhis süreçlerinde yoğunluklu olarak kullanılıyor. Blockchain uygulamaları bulaşıcılığı izleyebiliyor, tıbbi tedarik zincirlerini destekleyebiliyor. Tüm bu teknolojilerin beklentiler doğrultusunda katma değer yaratabilmesi için ön koşul olan verinin erişilebilirliği ise, kişisel verilerin korunması, veri mülkiyeti, veri güvenliği ve siber güvenliğe dair soruları beraberinde getiriyor.

Konuyu makro açıdan ele alacak olursak, COVID öncesi süreçte devletlerin politikaları doğrultusunda farklı stratejiler benimsediklerini görüyoruz. Örneğin Avrupa Birliği, ağırlıklı olarak veri korumacılığı esasına dayanan bir konumda. 2018 yılında şirketler açısından son derece hayati düzenlemeler içeren ve ciddi yaptırımları beraberinde getiren Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR) yürürlüğe girdi. Diğer yandan Amerika Birleşik Devletleri’nde kalkınma modelinin gereği olarak şirketlerin ticari hedeflerini önceleyen bir yaklaşımın benimsendiğini görüyoruz. Denklemin diğer tarafındaki Çin’de ise, devletin tüm veriler üzerinde sınırsız kontrolünden bahsetmek mümkün. Yalnızca yapay zeka alanında faaliyet gösteren teknoloji girişimleri dahi 2018 yılının ilk yarısında dünya çapındaki tüm özel sermaye yatırımlarından %12 pay almıştı. Söz konusu alanda ABD, Çin ve Avrupa Birliği arasında güçlü bir rekabet yaşandığı gözlemleniyor. Ayrıca küresel dijital şirketlerin yükselen gücü ve yeni teknolojiler aracılığı ile gerçekleşen köklü değişimler de dış politika ve jeopolitik üzerinde dönüştürücü bir etki yaratıyor.

Konunun bu farklı güç blokları nezdindeki önemi dolayısıyla akıllara gelen sorulardan biri, COVID süreci ve sonrasında veri korumacılığına ilişkin politikaların ne yönde evrileceği. Avrupa Veri Koruma Kurulu 21 Nisan’da COVID sürecinde sağlık verisinin işlenmesine dair bir kılavuz yayımladı. Kurul, GDPR’ın bilimsel araştırmaların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurduğunu ve bu tür araştırmaların yapılması için hiçbir engel olmaması gerektiğini belirtirken, ihtiyatlı yaklaşımlarını mümkün olduğunca elden bırakmayarak, hastaların temel haklarına saygı gösterilmesinin gerekliliğini de vurguladı.

Salgın sırasında hızlı veri paylaşımı, enfeksiyonun kökeninin ve yayılmasının daha iyi anlaşılmasının sağlanması ve önleyici ve tedavi edici yöntemlerin geliştirilmesi için kritik öneme sahip. Bu süreçte veri toplama faaliyetlerinin büyük bir kısmı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi gibi uluslararası kuruluşlar tarafından koordine edildi. Aynı zamanda veri ve bilgi paylaşımı için BioRvix, OpenLung, TraceTogether gibi çok sayıda platformun oluşturulduğuna da tanık olduk. Tüm bu çabalarda veri paylaşımının önemi her zamankinden daha fazla görünür oldu. Ancak toplanan verilerin ve açık yazılımın yarattığı kamu yararının arttırılabilmesi için, aynı türdeki ana açık kaynak faaliyetlerinin bir araya getirilmesine ve koordinasyona ihtiyaç var. Öte yandan, açık veri tabanlarının oluşturulması, veri gizliliği ve güvenliği, bu verilerin mülkiyetinin kimde olacağı ve dolayısıyla veriye kimlerin, hangi yetkilerle erişim sağlayabileceğine ilişkin soruları beraberinde getiriyor. İşbirliğine dayanan, sürdürülebilir, veri kalitesi, güvenliği ve gizliliği açısından güvenilir açık veri ekosistemlerinin kurulması çok önemli bir ihtiyaç; ancak tasarımları ve hayata geçirilmeleri de bir o kadar zor. Aynı zamanda bu girişimler, küçük ölçekli kurum ya da işbirliklerinin gerçekleştirebileceği boyutları aşıyor ve bu nedenle genellikle merkezi bir otoriteye olan ihtiyacı doğuruyor. Halihazırda regülasyonlar nedeni ile herhangi bir otoritenin dahil olmadığı sistem ve teknolojilerden bahsetmek de zor.

Bu durumdan hareketle akıllara COVID sonrası süreçte sağlık verisinin toplanması, saklanması ve paylaşılmasına ilişkin politikaların esnetilmesinin söz konusu olup olmayacağı sorusu geliyor. Genelde ise ilerleyen zamanlarda daha önce bahsi geçen blokların veri politikalarında nasıl bir değişim gözlemleneceği merak konusu. Daha korumacı bir gelecek mi yoksa daha esnek ve işbirlikçi politikalar mı söz konusu olacak? Korumacılığın yükselmesi durumunda bu, insanlığın belki de yegane kurtarıcısı olan teknolojilerin ilerleme hızına ne şekilde sirayet edecek? Özellikle bu blokların dışında kalan, gelişmekte olan ülkeler her iki alternatif senaryoda süreçten nasıl etkilenecekler?
​
Yazıya Foucault’nun meşhur sözü ile başlamamın nedeni şu: yukarıda, cümle aralarında pek çok cevapsız ya da cevabı son derece muğlak soru ve gri alan mevcut. Şu anda bir yandan virüse karşı mücadele devam ederken, diğer yandan bu soru işaretlerine verilecek ve gri alanları netleştirecek cevapları bulmak gerekiyor. Bu sürecin oldukça uzun bir zaman gerektireceğini söylemek de sanırım yanlış olmaz. Ancak bence sorulması gereken bir soru daha var: bu cevapları bulduğumuzda ve hayata geçirdiğimizde, aldığımız aksiyonların büyük resimdeki uzun vadeli etkilerini görebilecek kabiliyete sahip olacak mıyız?

* Bu yazı Başlangıç Noktası blog sayfası üzerinden de okunabilir.
https://baslangicnoktasi.org/covid-19-sureci-ve-sonrasinda-saglik-verisine-erisim-sorular-gri-alanlar/
0 Yorumlar

Tech4Good: Blockchain Tabanlı Sürdürülebilir Tedarik Ağları

8/5/2020

0 Yorumlar

 
Tedarik Ağlarında Yıkıcı Dönüşüm

Bu yazıyı 10 yıl önce kaleme almam durumunda “sürdürülebilir tedarik zincirleri” olarak atacağım başlık, biraz önce “sürdürülebilir tedarik ağları” olarak hayat buldu. İstisnasız her alanda kavramsal ve pratik olarak öneminin farkına vardığımız “ağlar”, son derece girift hale gelen ürün ve hizmet tedarik süreçlerini tanımlamak üzere de kullanılıyor. Artık tek yönlü bir zincir ile değil, döngüsel ve karmaşık zincirlerden oluşan çok katmanlı tedarik ağları ile karşı karşıyayız.

Ürün ve hizmet tedariği süreçlerinde kullanılan yapılar son yıllarda köklü değişimlere uğradı. Paylaşım ekonomisinin etkisi ile hayatımıza giren, günümüzün gözde dijital platformları (Airbnb, Uber gibi), bir ağın içinde yer alan farklı üyelerden akan verileri tek elden yönetmek üzerine kurulu. Ağ üyelerinin birbirleri ile olan tedarik ilişkileri, bu ilişkilerden doğan süreçler ve her bir ağ üyesine dair detaylı bilgiler bu platformların sahiplerinin erişim ve kontrolü altında. Öte yandan bu merkezi modellerin, geleceğin dünyasında istediğimiz ve ihtiyaç duyacağımız cinsten yapılar olup olmadığı sorusu akıllara geliyor. Zira bu modeller karşılıklı kazanç ve fırsatlar yaratabileceği gibi, yalnızca platform sahibine tanıdığı veriye erişim ve kontrol yetkisi nedeni ile monopolistik güç yaratma ihtimalini de beraberinde getiriyor. İstediğimiz ve ihtiyaç duyduğumuz yapı bu mu? Bu soruya verilebilecek “hayır” yanıtının iki olası nedeni var: bu yapılar kapsayıcı değil ve dolayısı ile uzun vadede sürdürülebilir olmama ihtimalleri yüksek.

Bu noktada, geleceğin dünyasında var olmasını istediğimiz ağ yapılarına ilişkin temel alternatifi blockchain sunuyor. Zira blockchainde verilerin sahipliği ve yönetimi tek elde toplanmak yerine ağın tüm üyelerine ait. Zincirde yer alan her veri, tarafların karşılıklı olarak mutabık kaldıkları bir uzlaşma modeli üzerinden yapılandırılıyor. Buna göre verilerin doğruluğu herkes tarafından kabul ediliyor; veri yönetimine dair gerçekleştirilen tüm işlem ve güncellemeler değiştirilemez ve silinemez biçimde kayıt altına alınıyor.

Sürdürülebilirlik – Blockchain İlişkisi

Blockchain teknolojisi daha etkin bir tedarik ağı yönetimi için pek çok fırsatı beraberinde getiriyor. Maliyetleri düşürme, taşımacılık, depolama ve tedarik zamanlamasına ilişkin süreçlerin daha sorunsuz ve hatasız biçimde yürütülebilmesi, tedarikçilerin faaliyetlerine ve niteliklerine ilişkin bilgi ve belgelerin güvenilir ve şeffaf biçimde paylaşılmasının sağlanması bu avantajların başlıcaları. Blockchain tabanlı tedarik ağları operasyonel verimlilik, daha iyi bir iletişim, daha az uzlaşmazlık ve belki de en önemlisi daha esnek ve direnç sahibi sistemler sağlıyor. Bu ademi merkeziyetçi yapı, yetkiyi ve gücü tek bir otoritede toplayan yapıya kıyasla çok daha güvenilir ve sürdürülebilir.

Bu düzeyde bir şeffaflık şirketler açısından istenen bir durum mudur sorusunun cevabı, içinden geçtiğimiz bu günlerde daha da netleşmeye başladı. Hepimizin varlığı ve ortak çıkarları için tüm kurumlar ekonomik, sosyal ve çevresel olarak sürdürülebilir, sorumlu, şeffaf ve hesap verebilir olmak durumundalar. Aksi durumda geleceklerine ilişkin son derece haklı kaygılar taşıyan tüketiciler ve vatandaşlar tarafından tepkiyle karşılanacak olmaları son derece muhtemel. İyi ve sorumlu bir şirket olduğunuza dair bir savınız varsa, bunu kanıtlamanız için herhangi bir sertifika ya da akreditasyondan daha fazlasına ihtiyacınız olacak. Üretim başta olmak üzere tüm operasyonlarınızda gerçek, şeffaf ve değiştirilemez veriler ile savınızın arkasında durmanız beklenecek.

Bu noktada ise devreye blockchain tabanlı sürdürülebilir, sorumlu ve şeffaf tedarik zinciri ağları giriyor. Bu ağlarda veri tek bir kişi ya da kurum tarafından değiştirilemediği  ve izin verilen tüm kullanıcılar tarafından görüntülenebildiği için ürünün menşei, üretim aşamaları, tarih damgası adı verilen etiketler aracılığı ile örneğin gıda ürününü tarladan alındığı tarihten rafa geldiği noktaya kadar tüm süreç şeffaf bir biçimde izlenebiliyor. Datanın değiştirilemez olması nedeni ile yanlış ya da yönlendirici bilgilendirmenin önüne geçilmiş oluyor. Dolayısı ile tüketiciler de dahil olmak üzere tüm ağ üyeleri açısından güven tesis ediliyor. Öte yandan, herhangi bir ürüne ilişkin bir sorunla karşılaşıldığında, ürünün kaynağının biliniyor olması dolayısı ile hızla müdahale etmek ve çözüm geliştirmek mümkün. Bu durum tüketiciyi koruduğu gibi, üreticiler açısından da maddi ve gayri maddi pek çok maliyetin oluşmasının önüne geçiyor.

Uygulamada Neler Oluyor?

Sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik alanında uzun yıllardır katedilen mesafeden çok daha fazlasını son yıllarda yeni nesil teknolojiler sayesinde katetmeye başladık. Başa çıkmak durumunda olduğumuz sürdürülebilirlik sorunlarının boyutlarını düşündüğümüzde, kaynakları bu alana hızla yönlendirmenin de son derece mantıklı bir adım olacağını görüyoruz.

Örneğin gıda sektöründe nihai tüketici, blockchain tabanlı uygulamalar üzerinden mutfak tezgahındaki gıdanın üretimine ilişkin tüm bilgilere ulaşarak, gıda güvenliği ile ilgili aklındaki soru işaretlerini giderebiliyor. Diğer yandan tarım sektöründe zor koşullar altında faaliyet gösterdiğini bildiğimiz küçük üreticiler için de yeni fırsatlar doğuyor. BanQu adlı sosyal girişim, küçük üreticinin kakao ve kahve gibi tarım ürünlerini alıcılarla buluşturuyor. Küçük üretici, blockchain tabanlı tedarik ağı üzerinden sattığı ürünün ağırlığını, fiyatını ve alacağı ödemeyi teyit ediyor.Ürünün tüm sürecini takip edebilen alıcı, ürüne iliskin ödemeyi doğrudan üreticiye yapabiliyor. Bu durum aracılık sisteminin tarımsal üretim ve küçük üretici üzerindeki etkilerini en aza indirgiyor. Ayrıca daha önce böyle bir tedarik ağının bir parçası olduklarını kanıtlama imkanı bulamayan üreticiler, bu imkana kavuşarak bankaların finansal hizmetlerinden yararlanabilir hale geliyorlar. Akıllı sözleşmeler ve mobil bankacılık hizmetleri aracılığıyla küçük ölçekli çiftçilerle doğrudan bağlantı kurularak adil ödeme ve finansal kapsayıcılık için de önemli bir adım atılmış oluyor.
Blockchain sistemi ile atık yönetimi süreçleri, geri dönüşüme sokulan atık miktarı ve hatta karbon emisyonu değerlerinde de ilerleme kaydediyoruz.  Örneğin atık yönetimi alanında faaliyet gösteren Plastik Bank, yılda 8 milyon metrik ton plastiğin okyanuslara karışmasını blockchain ile önlemeye çalışıyor. Şirketin tedarik ağı, dar gelirli atık toplayıcılar ile bu atıkları satın alan şirketleri buluşturuyor. Sürecin hiçbir noktasında aracının manipülasyonuna imkan vermeyen blockchain sistemi sayesinde atık toplayıcılar, topladıkları atık miktarının kilosunu ve bedelini teyit ediyor ve ürün bedeli, atığı satın alan şirket tarafından dijital ortamda kendilerine aktarılıyor. Bu sayede binlerce atık toplayıcı güvenilir bir biçimde ödemelerini alırken, atıkları satın alan şirketler de daha tahminlenebilir ve düzenli bir tedarik akışına sahip oluyor.
Öte yandan aynı sistem, özellikle Afrika’da maden sahalarında çok ağır koşullarda çalıştırılan çocuk işçilere ilişkin sorunun çözümüne de katkıda bulunuyor. Örneğin, bu madenleri hammadde olarak satın alan bir üretici şirket, söz konusu hammaddenin yalnızca sosyal sorumlu yöntemlerle ve kayıtlı iş gücü ile çıkarılmış olduğundan emin olabiliyor. Cevher rafineriye ulaştığında, üretime alınan miktar değiştirilemez bir veri olarak kayıt altına alınıyor. Öte yandan, bu miktardaki girdi ile üretim sürecinden elde edilmesi gereken bitmiş ürün miktarı karşılaştırılarak, sistemde herhangi bir anomali olup olmadığı tespit ediliyor. Dolayısı ile sorumlu bir üreticiden tedarik ettiğinizi düşündüğünüz ürüne, farklı kaynaklardan iyi olmayan süreçlerle elde edilmiş materyallerin karıştırılması ihtimali ortadan kalkıyor. Bu sayede kayıt dışı ve çocuk işçilik gibi ağır sosyal sorunlarımıza çözüm bulma ihtimalimiz de artıyor.

Son olarak, sivil toplum tarafında da dönüştürücü blockchain uygulamalarına tanık oluyoruz. Örneğin bazı insani yardım kuruluşları bağış ve yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştığından emin olmak amacıyla blockchain tabanlı sistemler kullanmaya başladılar. Son olarak Dünya Sağlık Programı Ürdün’deki mülteci kamplarına ulaştırılacak olan yardımları, uygulanan pilot proje kapsamında blockchain tabanlı bir platform üzerinden yürüttü. Buna benzer uygulamaların tüm taraflar açısından daha güvenilir ve sürdürülebilir sistemler oluşturduğuna tanıklık ediyoruz.

Her geçen gün çoğalan iyi örnekler ve henüz yolun başındayken yarattığı etki, blockchain teknolojisinin pek çok sektörü ve süreci temelinden sarsacağının ve dönüştüreceğinin açık bir göstergesi.Yine bu örneklerden hareketle, tedarik ağları yönetiminin de köklü bir biçimde değişeceğini öngörmek mümkün. Blockchain tabanlı sürdürülebilir tedarik ağları, operasyonel verimlilik artışının yanında ve çok daha ötesinde, “daha iyi bir dünya” için şeffaflık ve güven temelli ağlar inşa edilmesinin yolunu açacak.

*Bu yazı Başlangıç Noktası blog sayfası üzerinden de okunabilir.
​https://baslangicnoktasi.org/tech4good-blockchain-tabanli-surdurulebilirtedarikaglari/
0 Yorumlar

    Arşivler

    Mart 2021
    Kasım 2020
    Eylül 2020
    Temmuz 2020
    Haziran 2020
    Mayıs 2020

    Kategoriler

    Tümü
    Blockchain
    Büyük Veri
    COVID 19
    Future Of Work
    Geleceğin Meslekleri Ve Becerileri
    Gözetim Kapitalizmi
    HealthTech
    Nörobilim
    Sistemsel Düşünme
    Sürdürülebilirlik
    Tech4Good
    Tech Law
    Tedarik Zinciri
    Veri Mahremiyeti

    RSS Beslemesi

Destekleyen: Özelleştirilebilir şablonları kullanarak size özel web sitenizi oluşturun.
  • BLOG
  • HAKKIMDA
  • YAYINLAR
  • PROJELER
  • EĞİTİM & DERSLER